Cennetin Hasretinde Olduğu İnsan: Enver Ağabey


  Sıradan bir cuma, gece (cumayı cumartesiye bağlayan gece) ve eşortmanlarla evde oturuyordum. Telefonun mesaj sesini duyunca günlerdir beklediğim müjdeli haberi bir daha asla alamayacağımı nereden bilebilirdim ki?..  Saat 22:26... Mesaj ahiret kardeşlerimden ve liseden beri arkadaşım olan Salih Ağabeyden geliyordu. -Yazıyı okuyanlar hem liseden arkadaşım diyorsun hem de ağabey diyorsun diyebilirler. Bize bunu; büyük, küçük her kardeşimize ağabey demeyi Enver Ağabeyler öğrettiler.- Okuyunca birden irkildim ve içimi tarifsiz hüzün kapladı. Gelen mesaj kısaca; yeniden yetim kaldın, artık hüzün ve üzülme vakti diyordu. Kardeşim bana Hayat ışığımızın, Sebeb-i Seadetimizin, Başımızın Tacının, gülen yüzümüzün vefat ettiği haberini veriyordu. 

  Evet Enver Ağabeyler vefat etmişler, ahirete irtihal eylemişlerdi. Kardeşime, "Başımız sağolsun diyeceğim ama başsız kaldık" yazıvermişim. Haberi bir kaç kişiye daha mesaj attıktan sonra abdest alıp çalışma odasına çekilerek Yasin-i Şerif okumaya başladım. O gece misafirimiz olan kayınvalidem şaşırmış, eşime; Hasan'ın yüzü neden aniden soldu diye sormuş. Eşim, Enver Ağabey vefat etmişler deyince neden bu kadar üzüldü ki diye eklemiş. Bu sorunun cevabı Hasan'ın yaşantısında gizli.

  Bir abi sosyal paylaşım sitesinde; "O var, hayat var; O yok, hayat yok" yazmış. O bizim hayatımızdı, sebeb-i seadetimizdi, kurtarıcımızdı.

  Üniversiteyi kazanıp Trabzon'a gidince barınacak yer sıkıntısıyla başbaşa kalmıştım. Rahmetli babamın maddi sıkıntı içinde olması hasebiyle Kredi Yurtlar Kurumu yurdunda kalmak istiyordum ama o yurtlarda da yer olmasına rağmen kayıt zamanı bitmiş olduğundan öğrenci alımı yapılmıyordu. Eee, bizim gibi ek kontenjanla kazananlar neden düşünülmemişti ki?.. Onlar düşünmese de, tüm gençliği, tüm insanlığı düşünen birileri vardı.

  İhlas Holding ve Enver Ören isimlerini duymuştum. Hatta babam Türkiye Gazetesi'nin abonelerindendi. Ama İhlas'ın vakfı varmış, bu vakıfların yurtları varmış haberim yoktu. Taa ki İstanbul'daki son günüme kadar. Meğer bizim Salih bu vakfın Trabzon'daki yurdunda kalıyormuş. Barınacak yer sıkıntısı beni özel yurtlara yönlendirdi. Görüştüğüm bütün yurtların yetkilileri yerleri kalmadığını söylüyordu. Anlayacağınız bütün kapılar suratıma kapanmıştı. Sadece bir tek kapı açıktı ve sonuna kadar açıktı.

  O kapıyı arıyor, bulamıyordum. Sorduklarım beni o kapıdan soğutmaya çalışıyordu. Üstelik bunu dindar olduğunu söyleyen, namazında, niyazında insanlar yapıyordu. Hatta bir tanesi; o yurtta etüt saatleri var, o saatlerde ders çalışmak zorunlu. Öğrenci değil miyiz, herhalde ders çalışacağız, ne güzel deyince eee namaz da kılıyorlar demez mi? Bunu namaz kılan, dindar biri söylüyor, din düşmanı değil! Ben de kılıyorum. Ne güzel namaz kılıyorlarmış işte, beraber kılarız. Sen yerini biliyor musun onu söyle dedim. Hayır, bilmiyorum cevabı beni biraz kızdırdı. Bilmiyorsan ne diye beni meşgul ediyorsun deyişim onunla konuştuğum son cümle oldu.

  Sonunda Allahü teala nasib eyledi ve yurda girdim. Yurdun kapısından içeri girdiğim andan itibaren hayatım çok değişti. Dinimi daha iyi öğrenmeye, ehl-i sünnet alimlerini "rahmetullahi aleyhim ecmain" daha iyi tanımaya, ibadetlerimi daha düzgün yapmaya, Kuran-ı Kerim öğrenmeye başladım. Belki de -Allahü teala hepimizi muhafaza buyursun- bid'at ehli olabilecekken bu yurda girmemle Ehl-i Sünnet'in bir neferi olmak şerefine kavuştum. Bid'at Ehli olabilirdim çünkü "Ben Müslümanım" diyen herkesin peşinden gidiyordum. Ben Müslümanım diyen, şeklen de Müslüman olan o kadar çok din düşmanı var ki, onlardan birine kapılabilirdim. En Sevgilimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" Hadis-i Şeriflerinde bu ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını ve sadece O'nun ve kahraman, şanlı Eshabının "radıyallahü teala anhüm ecma'in" yolunda olanların kurtulacağını haber vermiyor mu? Allahü teala halime acıdı ve beni o kapıdan içeri soktu.

Tâli’ yüzüme gülüp, bana sevdirdi seni,
hasret de, elem gibi, yakdı bitirdi beni.
Ben geleceğim artık, bekleyemem gelmeni,
kalbimi zulmet basdı, gözlerimde kan doldu.

Mecnûn olmuş gezerim, aşkınla bunca yıldır,
yâ bu aşkla öleyim, yâhud yanına aldır.
Ayrılık perdelerin, bir bir gözümden kaldır,
en kıymetli günlerim, ne çâre hicrân oldu.

  İşte Enver Ağabey'in kurdukları bu vakıf, bu yurtlar benim kurtuluşuma vesile olmuştu. Ve Allah-ü teala kalbime Mübarek Hüseyin Hilmi Işık Efendi'nin "kuddise sirruh" muhabbetlerini, başta Enver Ağabeyler olmak üzere bütün talebelerinin muhabbetlerini yerleştirdi. Elhamdülillah. Onları çok sevdim, sadece sevdim. O mübarekler "rahmetullahi teala aleyhim ecma'in" bizi sevdiler, bize de Onları sevmek devleti nasib oldu. Düşmanların iftiralarına aldanıp aleyhte konuşuyorken muhabbetleriyle şereflenenlerden olmuştum. Elhamdülillah.

Bilmiyordum İhlas'ı yanlış anlattılar da ondan,
Küçüktüm, kötü sözler çıktı ağzımdan,
Tevbe ettim utanıyorum bu kelamlarından.

  Bazen düşünürüm; ben ne yaptım da Allahü teala bana bu nimeti nasib eyledi diye... Efendi Hazretlerinin "rahmetullahi aleyh" buyurdukları gibi mayada bir temizlik olduğu kesin... Ama Bişr-i Hafi "kuddise sirruh" Hazretleri gibi bana da Allahü tealanın İsm-i şeriflerinin yazılı olduğu kağıdı yerden alıp, temizleyip, yüksek yere asma şerefi nasib olduğundan da olabilir. O mübarek zatın kurtuluşuna sebep olan da bu olaydı.

  Ömrümün en güzel iki yılını işte bu yurtta geçirdim.

  Okul ve askerlik bitip iş arayışı başlayınca kapılar birer birer tekrar yüzüme kapanmaya başlamıştı. Bahane hazırdı; "Tecrübesizsin"... İşte bu günlerde, kapılarını sonuna kadar açan, sahip çıkan yine İhlas Holding oldu. Yani Enver Ağabeyler oldular. Enver Ağabeyler, dinimi öğrenmeme vesile olduktan sonra şimde de iş ve aş vermişlerdi.

  03/02/2003'te çalışmaya başladığım İhlas Holding'te, 30/03/2009 tarihine kadar çalışmak nasib oldu. Bu altı sene beraberinde birçok güzellikler, birçok tatlı hatıralar getirmişti. Allahü teala hizmet etme nimetini nasib eyledi. Tabii yine Enver Ağabeyler sayesinde.

  Yıllar geçiyordu. Daha düne kadar tıfıl bir çocukken şimdi saçlarımız biraz erken de olsa dökülmeye başlamıştı. Evlenme yaşı gelmişti. Hatta geç bile kalmıştım. Allahü teala karşıma temiz bir hanım çıkardı. Aileler de görüşüp tanıştılar, evlenmeye karar verdik. Evleneceğiz ama biz Allahü tealanın Emr-i Şeriflerine, Şanlı Peygamberinin "aleyhisselam" Sünnet-i Şeriflerine uygun hareket etmek isterken çevremizdeki bazı kimseler çalgılı, vur patlasın, çal oynasın bir düğün istiyorlardı. Biz cuma gecesi olsun istiyorduk onlar haftasonu olsun istiyorlardı. Hanıma her ne olursa olsun benim yanımda, destekçim olacaksın dedim. Peki dedi. Allahü teala razı olsun, sözünde de durdu her zaman... Her türlü baskıya ve zorluğa birlikte göğüs gerdik, hiç pes etmedik.

  Tam da bu anda düğünü nerede yapacağız sorunu karşımıza dikilmişti. Çalgılı düğün isteyenler buradan yakalayıp tuş etmeye çalışıyorlardı. Sizin istediğiniz gibi bir düğün yapacak yer sayısı az, onlar da pahalı diyorlardı. Haklılardı. Böyle sıkışık bir zamanda imdada yine büyükler yetiştiler. Zaten hep onlara sığınıyor, onları vesile ederek Rabbimizden istiyorduk. İhlas holding kuruluşları Şifa Yemek ve İhlas koleji derdimize derman oldular. Düğünü tüm zorluklara, zorlamalara, baskılara rağmen Şer'i Şerife uygun yaptık. Hatta kınayı da... Bu da Enver Ağabeylerin sayelerinde olmuştu.

  Bazen kendilerine mailler gönderirdim çeşitli vesilelerle. Bir mailimde kendilerini çok sevdiğimi arz etmiştim. Cevabi maillerinde "Sevgi karşılıklıdır" yazdıklarını okuyunca dünyalar benim olmuştu. Bizi çok sevdiklerini, hepimizi ayrı ayrı çok sevdiklerini biliyorduk ama Onların bizzat kendilerinin yazdıkları mailde okumak, bunu kendilerinden duymak ayağımızı yerden kesmişti. Bir mailimde kendilerine arz etmiştim; "Sizi Sevmek, iyi ve güzel olan herşeyi sevmektir." Çünkü Enver Ağabeyler iyi ve güzel olan herşeyi kendilerinde toplamışlardır. Herkese her zaman iyilikle ve güler yüzle muamele ettiler. Cenazelerine de her yerden onbinler, yüzbinler akın etti.

Ahirete irtihallerinden önce uzun süren yoğun bakım süreci yorgun bedenlerini hırpalamış, Onların canlarının yanması bizi de kelimelerle anlatılamayacak büyüklükteki teessürlere sürüklemişti. Gözümüz sürekli haberdeydi. Herkes birbirine bir haber var mı diye soruyordu. Herkes müjdeli bir haber bekliyordu.

Bir hastanenin bekleme salonundayım sanki,
Ümidini kaybetmeden haber bekleyen,
Duadan eller karıncalanmışken,
Hemşirenin terlik sesinden heyecana düşen...

Bekleme salonundayım sanki hastanenin,
Düşünürken güzelliğini gözlerinin
Ve tatlılığını sözlerinin,
Her duyduğu seste heyecana düşen...

Ya Şafii zikrediyor dilim tesbih tanelerinin arasında,
Hatıralar geliyor gözüme bekleyiş anlarında,
Kalbim O'nun olduğu yerde, Onunla,
Dostun sevgisiyle aşka düşen...

İnci dişlerin arasından süzülen mercanlar güzel,
Hep gülen gözlerin nazarı güzel,
Herkese nasib olmaz, onu sevmek güzel, 
Nasiplidir dostun güzel haberiyle sevince düşen...

  Günler günleri kovaladıkça o haber bir türlü gelmiyordu. Bir umut bekliyordum ama bir yandan da bu kadar uzun sürmesi... Her an bir haber bekleyişi içerisindeydim. Şiirler, hatıralar üstüme üstüme geliyordu.

Kalbimde aşkım, dilimde duam, elimde tesbihim,
Bir kenarda iyi haberler beklemekteyim,
Beklemek zor, umut ekmeğim, 
Bir müjdeli habere dünyaları veririm.  

Günlerdir yok tadım tuzum,
Tedirgin ve huzursuzum,
Elim kalbimde, haberde gözüm,
Bir müjdeli habere dünyaları veririm.

Gözyaşlarım hazır kıta bekliyor,
Ha aktı ha akacak duruyor,
Kalb ise sevdiğini istiyor,
Bir müjdeli habere dünyaları veririm.

Bu aralar sevinç kapımı çalmıyor,
Uğramıyor, hal hatır sormuyor,
Neşem kalmadı, enerjim tükeniyor,
Bir müjdeli habere dünyaları veririm.

Gelin ne olur, kucağınızda müjdelerle,
Sevinçli haberler verin bizlere,
Çok üzüldük maalesef günlerce,
Bir müjdeli habere dünyaları veririm.

Düşman gülüyor halimize bakıp,
Üzüntümüze seviniyor, oynuyor zilleri takıp,
Kardeşlerim de haber vermiyor suskunluktan bıkıp,
Bir müjdeli habere dünyaları veririm.

Biri dese haberler iyi, müjdemi isterim,
Sözün vardı, dünyaları vaad ettin.
Haklısın, öyleydi sözüm derim, 
Dile benden ne dilersin...


  Müjdeli haber geldi ama mana dünyasına... Rahim Er Ağabey'in dediği gibi "cennetin hasretinde olduğu insanlar vardır, Enver Ören Ağabey işte öyle bir insandı." Şimdi biz ağlıyoruz ama ahirete yolcu ettiğimiz sevgililer seviniyorlar. Bakalım bizim hasretimiz ne zaman son bulacak?

Ezeli hilkatte ziyafet çekilmiş Enver'e.
Ruhan doymuş, sığmamış hiçbir yere.
Hep Bir'i bulmuş, gezse de nerden nere. 
Müjdelerle selam olsun, kim ki muhib Enver'e.. 

Ey Gonva-i nurun cem'i Enver,
Hurmetine sevsin bizi ol Server (aleyhisselam)
Matlub-u maksud odur zatında cevher, 
Çün Allahü ekber, Allahü ekber..*

  Onun başlattığı bu hizmetler, açtığı bu yol aynen devam edecek. Bayrağı Mücahid Ağabeyler devraldılar. Rabbim Mücahid  Ağabeyler'in önderliğinde bize hayırlı muvaffakiyetler nasib eylesin. Mücahid Ağabeyler'e ikinci Enverimli zamanı nasib eylesin. Amin. 

"İlahi İmam- Rabbani'den o tacı, IŞIK'a nasip etti. Onu sevgiyle ördü ÖREN dünyaya. Durmayacak, MÜCAHID ile yol alır, o çok şerefli sancak."

  Ve dudaklardan Necip Fazıl'ın o en bilindik mısraları dökülür:

Ölüm güzel şey; budur perde ardında haber,
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber... 

  Allahü teala Ağabeyimiz gibi bize de güzel ölüm ve şefaatlerine kavuşmak nasib eylesin. Amin. Elele cennete gireceğiz inşaallah buyurmuşlardı. O günün hayali ve hasretiyle yaşıyoruz.

  
  Enver Ağabeyler ahirete irtihal eylediler ama arkalarında yüzbinlerle Enver Ören bıraktılar.
  *Merhum Seyyid Mustafa Duruöz Üsküdar'daki Selimiye Cami'nin İmamı idi. Enver Abi'nin gençliğinde, daha Onlar'a damat olmadan önce, başı üzerinde gördüğü bir nur üzerine bu şiiri yazmıştır. Bu zat Hafız-ı Kura'dır. Ehl-i Firasettir. Ve vefat etmeden önce vefat edeceğini haber verdi ve öyle vefat etti. Bundan kırk küsür sene önce Enver Abi'yi keşfetmiştir. Seyyid Mustafa Efendi, Seyyid Abdülhakim-i Arvasi hazretlerinin Medreset-ül Mütehassisin'den talebesi idi. 1975 senesinde Hakkın rahmetine kavuştu.

   

  Ömrümüzün kalanı sizin hasretinizle, açtığınız ışıklı yolda izinizde yürümekle geçecek,
  Seven ve hasretinizle yanan talibiniz Hasan Barak.

Yorumlar