Ulu Hâkân'a Revâ Görülen – 1

1909 yılının yaza hazırlık yapan günleri. Yazın habercisi olan ilkbahar bütün kuvvetiyle kendisini hissetiriyordu. Yıldız sarayının bahçesindeki çiçekler, bütün kokularını sergilemeye başlamışlardı.Abdülhamid Han besmeleyle yatağından doğruldu ve yatağa oturdu. Bu gece de rahat uyuyamamıştı bütün gecelerde olduğu gibi. Memlekin ahvali hiç de iyi gözükmüyordu. Abdülhamid Han’ın yaptığı şey ise viranenin çökmemesi için temellerine destekler döşemekti. Ne var ki İttihat Terakki partisinin beceriksiz ve deneyimsiz siyasetçileri bu destekleri bilerek veya bilmeyerek kırmaya çalışıyorlardı.Yatağın baş ucundaki zili çeker çekmez emektarı Murtaza Efendi kapıda gözüktü. Abdülhamid Han kafasını çevirerek yorgun ve üzgün gözlerle Murtaza Efendi’ye baktı. Murtaza Efendi padişaha baktı ve üzgün üzgün konuşmaya başladı.- Padişahım kendinizi bu kadar yormasanız. Bu devletin ve milletin size ihtiyacı var. Kaç gündür doğru dürüst birşey yemiyorsunuz. Uykusuzluk iyice sıkıntı olmaya başladı.Bu söz üzerine Abdülhamid Han tebessüm etti ve Murtaza Efendi’ye dönerek konuştu.- Hangi milletin Murtaza Efendi, hangi milletin? Eğer şu sarayın dışındaki etrafına koşuşturan insanları kastediyorsan, daha dün o insanlar değilmiydi “Kızıl Sultan Defol” diye bağıranlar. Öyle tahmin ediyorum ki, ittihatçılar yakamızı rahat bırakmayacak Murtaza Efendi. Kendi cahilliklerinden devlete çomak soktuklarının farkında değiller. İngilizlerin gösterdiği yönde ilerlemeyi meziyet zannediyorlar.Bu sözleri söyledikten sonra gözlerini pencereye çevirdi ve gözleri karşı kıyalara daldı gitti. Bir müddet sonra Murtaza Efendi’nin konuşmasıyla kendine geldi.- Padişahım kahvaltınızı hazırlattım, buyursanız da yeseniz.- Kahvaltı yiyecek hal i kaldı ki Murtaza Efendi.- Efendim kendinizi biraz zorlasanız.- Tamam tamam giyinip geliyorum.Abdülhamid Han giyinip kahvaltı odasına yöneldi fakat daha odaya giremeden aşağıdaki heyecanlı konuşmalara kulak kabarttı. Birileri heyecanlı heyecanlı birşeyler anlatıyordu. Kendisinin de ismi geçince aşağıya inmek zorunda hissetti ve merdivenlere yöneldi. Merdivenlerden aşağıya inerken yarı yolda Mabeyn Baş Katibi Cevat Bey’le karşılaştı.- Cevat Bey hayırdır bu tartışmaların sebebi nedir.- Padişahım bir haberci gelmiş sizi görmek istiyor. Fakat uyuyorsunuz diye rahatsız etmek istemedik. Bir de...- Evet Cevat Bey bir de?- Şey... Padişahım...- Lafı ağzınızda gevelemeyiniz Cevat Bey derhal söyleyiniz.- Padişahım edindiğim istihbarata göre bu gelen haberci İttihat Terakki partisinin emrinde çalışan bir haberci. Size bir hal gelmesinden çekindiğim için görüştürmek istemedim.- Takdirde ne varsa olur Cevat Bey. Siz gerekli emniyeti sağlayın görüşelim.- Peki Padişahım isterseniz siz yukarıda istirhat buyurunuz, izninizle ben yanınıza çıkartayım haberciyi.- Tamam ben kahvaltı odasındayım. On dakikaya kadar kahvaltıyı bitiririm oraya getirirsiniz.- Peki Padişahım.Cevat aşağıya inerken Abdülhamid Han besmele çekerek yukarıya doğru çıkmaya başladı. Bir yandan da "Hayırdır inşaallah" diyordu.Cevat Paşa haberciyi getirdiğinde Abdülhamid Han kahvaltısını bitirmişti. Haberci içeri girdikten sonra selam verdi ve ayakta beklemeye başladı. Cevat Paşa habercinin yakınında, Abdülhamid Han ile habercinin arasında ayakta duruyordu. Abdülhamid Han kafasını kaldırıp haberciye sordu.- Hayırdır haberci sabahın bu erken vaktinde bu acele haber nedir?Haberci alnındaki ter tanelerini saygısızlık yapmamaya dikkat ederek sildi ve sıkıntılı bir şekilde önüne bakıp konuşmaya başladı:- Padişahım getirdiğim haber pek hayırlı değildir.- Takdirde ne varsa o olur, sen söyle hele.Haberci elini göğsüne attı ve bir mühür çıkarıp Cevat Paşa’ya verdi. Cevat Paşa mühürü alıp padişaha verdi. Padişah mühüre bakıp düşünceli düşünceli kafasını kaldırdı ve Cevat Paşa’ya dönüp kendilerini yalnız bırakmasını söyledi.
Devam Edecek...

Ulu Hâkân'a Revâ Görülen – 2
Ulu Hakan’a Reva Görülen – 3
Ulu Hakan’a Reva Görülen – 4
Ulu Hakan'a Reva Görülen - 5

Alıntıdır.

Yorumlar